Yazar : Unknown 17 Kasım 2013 Pazar



Bugün adeta hep bir ağızdan dünyaca büyük bir bunalımın içinde bulunduğumuzun ve bunun sorumlusunun da batı uygarlığı olduğunu söylemekteyiz. İşin garip tarafı şudur ki; batının içinde bulunduğu ve ister istemez bizi de kuşatan sürekli bunalım halinin yalnızca “Ahlaki düşüş” ten kaynaklandığını sanmaktayız. Oysaki ahlak kendi başına ve başka her şey bağımsız bir alan değildir. O bağlı bulunduğu bütüne tabiidir. Öyle ise “batının ilmini alıp, ahlakını almayalım” şeklinde bir görüş yanlıştır. Çünkü onun ahlakını belirleyen şey onun maddeci uygarlığıdır.
Bilimsel tekniğidir, bilim ve tekniği almak giderek ahlakını da benimsemeye götürür. Nitekim günümüzde de bilime olan sonsuz bağlılığı nedeniyle “DİN” i küçümseyen ve hatta inkâr edenlerin bu tutumu sözümüzün doğruluğunu kanıtladığını bu konu içerisinde anti parantez belirletelim.
Bugün ki, dünya buhranı geniş ölçüde ekonomik bozuklukların doğduğu zamanımızda artık kabul edilen bir realitedir. Bu yargımızla yaşam, toplum ve insan ilişkilerini yalnız başına ekonomik faktörler belirler demek istemiyoruz. Dünya buhranına ekonomik bozuklukların egemen olması yirminci yüzyılı ilgilendiren bir olaydır.
Çünkü uygulanmakta olan ekonomik sistemler kapitalizm ve sosyalizmdir. Bu iki ekonomik doktrinin kendi çelişki ve çıkmazlarını dünyaya dünyayı egemen kılmalarında da ayrıca şaşılacak bir yan yoktur.
Bu bağlantı içerisinde; “yirminci yüzyılın sosyal ve ekonomik denge bozukluklarının sorumlusu şüphe yok ki batılılardır” diyebiliriz rahatlıkla batılı insan sonsuz hırsların peşine takılan sonra zekâ hileleri yaparken dünyamızın bugüne kadar görülmemiş sefaletleriyle meşum ve karanlık hâkimiyetini hazırlamaktadır. Onun bütün dünyaya siyaset kabiliyetini taşıyan uğursuz ihtirazın, kendi kendini yiyen, kendi varlığını, kendi dişleriyle kemiren mitolojik bir canavarın iğrenç huzurunda oturup ağlanacak hoyratlığını düşündürüyor. Kendi iğnesiyle kendini vuran akrebin hikâyesini tekrarlamakta fayda olacaktır. İşte o hikâye…
Bilinmektedir ki, Avrupalı sömürgeciler 17. Yüzyıldan beri dünyanın diğer ülkelerinde yaşayan insanlara saldırarak onların toprak servetini elinden aldılar böylece her kıtada zulümle ve hileyle ele geçirdikleri malları ve hammaddeleri Avrupa’ya kaçırdılar.
Sonradan bu zengin ülkelerinin devamlı olarak ellerinde tutmak hırsıyla sömürgeleştirdiler. 19. Yüzyılda ilimlerin meşhur ve zehirli yemişi olan teknik sayesinde gelişen büyük bir sanayi böyle bir hırsızlıkla ele geçen hammaddeyi yanında hazır buldu. Sonra ne oldu?
Daha aynı yüzyılın içinde Avrupa’da makinenin esiri olan bir işçi(Proleter) zümresi yine Avrupalıların esareti altına girdi. Yeryüzünde inim inim inlettiği esirlerden bir zamandan beri ibret verici silleler yiyen Avrupa bugün hoyrat veledi Amerika ile beraber kendi toprağında ki esirlerle buluşmaktadır.

Yorum Yap

RSS | RSS Yorumlar

Copyright © Eğitim Dünyasının Yeni Yüzü - MT2Dosyalar - TR DersHocam - Türkcelestirme AhmetZekiTasgar