- Anasayfa »
- Makalelerimiz »
- Materyalist Bir Batı Toplumunun Türemesi
Yazar : Unknown
17 Kasım 2013 Pazar
Bu
değişmelerin temelini, orta-çağ Avrupa’sındaki kurumların yeniçağda da çöküşüne
kadar götürebiliriz.
Barutun keşfi
insanlık için çok önemli bir buluştur. Daha sonra büyük top üretimi ve
özellikle Osmanlı padişahı Fatih II. Mehmet’in bizzat bularak ilk defa İstanbul
kuşatmasında kullandığı “Dik mermi yollu” ( havan topu) ve diğer toplar kısa
bir zaman sonra Avrupa da etkisini göstermiş, derebeylik şatolarının
yıkılışında kullanılmaya başlanmıştır. Avrupa’nın devlet anlayışı yeni bir
şekle bürünmeye başlayarak, derebeylik rejiminin yıkılışı batı toplumunda
sosyal hareket hızlanmıştır. 19. Y.y. Avrupa’sında büyük arazi sahipleri, artan
sosyal ve ekonomik baskılar nedeniyle topraklarında çalıştıkları köylüleri yeni
haklar tanırken sanayi devrinin başlamasıyla köylüler daha geniş hak ve
hürriyet hülyasıyla şehirlere göç etmeye başlamışlardır.
İlk defa büyük
şehirlerde başlayan “sanayileşme” köyden şehre akan kitleler için cazip iş
merkezleri idi. Buna karşılık geleneklerini köyde bırakıp şehirlere akan
kitleler bütün bağlardan kurtulmuş bir tarzda şehrin eğlence ve fuhuş havasına
kapılmakta, Darwin, Marx, Freud, Compte ve bunlar gibi diğer sosyal yaşamın
kontrolsüz masraf kanalları artan gereksinim sınırlarıyla doğru orantılarıyla
genişlemekte idi. Daha çok iş daha fazla para gerekti yorsa da bunların
gerçekleştirilmesi için daha çok para gereksinimi doğdu ve işçi kitleleri ile sermayedar
arasına kin ayrılık, sınıf kavgası girdi. Her iki sınıfı hukuk ve ahlak
kuralları içinde zapt eden manevi bir otoritenin mevcut bulunması, batı
toplumunun bu dönemi bir şansızlık olmuştur. İşçi ayaklanınca patron aynı iş
saatlerinde daha ucuz ücretle kadınları çalıştırmayı tercih etmiştir. Sosyal
buhranların sefaletin, zaruretin, gereksinimin sevki ile batıda “çalışan kadın”
tipi ortaya çıkmıştır. Bu dönem kadının yuvadan toplumun en kirli kolektif
yaşamına atıldığı, eşlik, annelik, incelik, şefkat ve evine karşı özen
vasıflarının sert yaşam mücadelesini darbeleri ile gittikçe pörsüdüğü ve
kadının ahlaki bir dejenerasyon girdabına düşürüldüğü zamandır. Batıda aile
kurumu ve bu dönemde çökmüştür, diyebiliriz. Bu yıkılışın üstünde patlayan 1.
Dünya savaşı milyonlarca insanı alıp-götürmüştür. Milyonlarca genç erkek yok
edilmekle toplumda kadın nüfusu oranı artmış ve muzdarip batı kadını bütün
ekonomik sosyal hatta duygusal ve cinsel boşluğu ile ortada kalmıştır. Bunun
sonu buhranlı bir toplumun oluşunu hızlandırıcı çığlın safahattır. 1945 yılları
arasında mahalli veya bölgesel olarak dünya üstünde tam 40 adet savaş tespit edilmiştir.
Anlamını yitiren insanlığın vahşileşmesine ait en çarpıcı örnek budur.
Savaş-cinayet-fuhuş olaylar kumar, esrar cinnet içinde çalkalanan batı âlemi bu
tarihsel olaylar zinciri içinde materyalist bir toplum kimliğine bürünmüştür.