Bu gelişmeleri ve aynı çağ içinde bu fikirsel uygunlukları bir “Tesadüf” kelimesiyle geçiştiremeyiz. İnsanın tarihi boyunca devamlı bir fitne öğesinde Yahudi iptidai İbrani geleneklerinden faydalanarak en az iki bin yıldan beri tahrif ettiği dininin ve bu batıl inanca sağlanmış dünya Yahudiliğinin hâkimiyeti için “Mason Locaları”nı pratik bir organizasyon aracı kabul etmiştir. Dünya milletlerinin bütün hukuksal, dinsel sosyal kıymetlerini Yahudi protokolleri istikametinde kanal ize etmek için bu “Localar” dan azami istifadeyi düşünen ve tatbik eden Yahudiliğin şeytani zekası ilk çağdan beri daima insanlığın ve milletlerin aleyhine işlemiştir. Dünya üstündeki tek devlet ve otorite kurup milletleri idare etmek sloganıyla mutaassıp ırkçı, egoist bir amaçla birleşen bu kavmin her milletin kendi iç bünyesinde, ciltler dolusu kitaplarla ifade edilen bir fesat programını tatbike koymuştur. İşte batıda tespit ve incelemeye devam ettiğimiz bu çöküş hareketi de gerek fikirsel gerekse eylemsel yoldan fakat mutlaka bir yönüyle de “Mason Locaların” kanalıyla hızlandırılmıştır. Bir farmason yazmış olduğu eserinde şöyle der “İlim, farmason, nazariye telkini ile aydın tabakalarda yeni bir din şeklini almıştır. Medeniyet dinden ne kadar uzak bulunursa o kadar kıymeti yükselir.” (12)

Diğer bir farmasonda yazmış olduğu eserinde şöyle der: “Allah sözü hiçbir şey ifade etmez. Dünya’da birçok muammalar mevcutken, bunlara Allah namı taşıyan yeni bir muamma ilavesine lüzum yoktur.” (13)

Maneviyatı, metafiziği, ruhu reddeden, madde ve onun dar kalıplarını benimseyen ahlak duygusunu pörsütmeye çaba harcayan ve neticede insanı ana öğelerden ayırarak, yıkılmış, toplumlar üzerinde şeytanın zaferini alkış tutan bun elin sahiplerini iyi tanımak ve bir çöküş psikolojisi ile şartlanmış bulunan mazlum insanlığın problemleri dikkatle düşünmek yükümlülüğü altındayız.