Yazar : Unknown 17 Kasım 2013 Pazar



İster kişi ister toplum düzeyinde olsun, değişik alanlarda değişik biçimlerde ortaya çıkan sorunlar: yüreğin derinliğini ruhun ürpertisini yitirmesinden kaynaklanmaktadır. Ruhun zenginliğini yitirmesinin sonuçları aileden bireye kentlerden çevreye karmaşık bir görünüm ve yapı kazanarak yansıyor. Bireylerin tutum ve davranışlarına dolayısıyla kurumlar bu karmaşa egemendir. Artık herkes ne yitirdiğinin farkında olmasa bile, mutlaka bir şeyin eksikliğini hissetmektedir. Bundan kimsenin kuşkusu yok sanmıyorum. Bu yüzden sürekli gündemde tutulması gereken öğrenme, eğitim çalışmaları olmalıdır. Çünkü yüreğin bir yandan arıtılması öte yandan zenginleştirilmesi öğrenerek ve öğrendiğini başkalarına aktararak gerçekleşir.
Buradan hareketle sömürgeci devletlerin işgal ettikleri dolaylı egemenlik kurdukları yerlerde siyasal ve ekonomik çıkarları doğrultusunda kültür ortamı oluşturma çabalarında eğitim ve öğretim konusu en geniş alana teşkil etmektedir.
Kendi açtıkları okullarda ve yerli yönetimin okullarında yeni kuşakların, kendi kültürlerine yabancılaşması için eğitim politikaları geliştirmişlerdir. Yerli halkı yerli kültüründen koparıp, batı kültürü çerçevesine sokmak çabalarının öcünü ve iki ana yöntemini belirtir. Fransızlar Kuzey Afrika ülkelerinde, İngilizlerin Hindistan ve Mısırda Avrupa devletlerinin birkaçının Amerikalılarla birlikte Lübnan’da giriştikleri sömürgeci eğitim uygulamaları anımsaması gerek örneklerdir.
Malumlarınız, Fransız yönetimindeki Cezayir, Fas ve Tunus’ta Fransızca, İngilizlerin yönetimindeki Hindistan’da İngilizce bilmek, devlet hizmetlerinde çalışma şartlarından sayılırdı. İngilizce ve Fransızca ise bu ülkelerdeki yabancı okullarda öğretiliyordu. Yabancı dil beraberinde yabancı kültürü getiriyordu. Sonra aynı işlevi yerli okullar yapmaya başladı, görüntü olarak yabancı okulların sayısı azaldı. Hindistan da yerli kültürlerinin kaynağı DİN ve TARİKAT kuruluşlarına yardımlar kesilip misyoner kolejleri açmıştı. Dış görünüşü halkın inançlarına saygı gösterirken, içten içe bir kültür asilmasyonu çabası yürüttüler. İngilizler çekip gittiğinde Hindistan’ı İngiliz leşmiş Hintliler yönetmeye başladı İngilizlerin bir diğer ülkeyi Mısır’ı 1882 de işgallerinde yine eğitim politikaları yerli kültürü yani İslam’ı ülkede unutmaya terk etmekte. Dönemin İngiliz başbakanı Glodiston’un Avam kamarasında eline Kuran-ı Mecid-i olarak söylediği sözler İngilizlerin ve tüm emperyalistlerin Mısırda ve bütün İslam yurtlarında hangi kaygılarla hareket ettiklerini ortaya koyması bakımından ilginçtir. Glodistan şöyle demiştir: “Durum şu ki bu kitap Mısırlıların elinde bulunduğu müddetçe ortaya hiçbir zaman rahat ve huzur olmayacaktır.” (61)
Mısırda uygulanmış olan eğitim politikası bu tespitin gereğini yerine getiren sinsi bir İslam kültürün düşmanlığına dayandırılmıştır. Okullarda İslam ahlakıyla ilgili teorik bilgiler verilip İslam bundan ibarettir, kanısı yaratılmak istenmiş İslam’ın fert ve toplum yaşamını bütünüyle kapsayıcı dünya görüşü öğrencilere yansıtılmamıştır. Lübnan’da açılan misyoner okulları ve Amerikan Üniversitesi, eğitim yuvaları olmaktan çok Arap ırkçılığını ve kozmopolizmi besleyen fitne odakları olarak çalıştıkları yakın tarihimizin birer tarihsel olaylardır. Ki bütün bu örnekleri dünyamızın diğer ülkeleri için de gösterebiliriz.

Yorum Yap

RSS | RSS Yorumlar

Copyright © Eğitim Dünyasının Yeni Yüzü - MT2Dosyalar - TR DersHocam - Türkcelestirme AhmetZekiTasgar