- Anasayfa »
- Makalelerimiz »
- Doğu ve Batı Emperyalizmi
Yazar : Unknown
17 Kasım 2013 Pazar
Bugün tarihsel bir realite varsa oda Osmanlı ülkesinin ve büyük İslam
ümmetinin batı emperyalizmi tarafından yıkılması realitesidir. Fakat şurası da
unutulmamalıdır ki, hiçbir hümanist akım Müslümanlara bu acıyı unutturamayacak
yüreklerini saran intikam duygularını öldürmeyecektir. Hiç düşündünüz mü? İslam
bölgeleri aynı toprağı, tarih ve kültüre aynı ortak kadere, fakat hepsinden
daha önemlisi aynı büyük ve evrensel dine bağlı oldukları halde neden bugün
parça parça ve birbirlerine düşman kesilmişler… Evet, bunun yanıtı gün ışığı
gibi ortada… Batı emperyalizmi…
Bugün dünyamızın hangi coğrafyası üzerinde olursa olsun herhangi bir
yerde kapitalist veya komünist kişiler veya gruplar varsa o yerde mutlaka ve
mutlaka kapitalist veya komünist (……..) emperyalizmine
hizmet ediliyor demektir. Neden diyeceksiniz? Çünkü yüzyıllık bir tecrübe bize
şunu göstermiştir ki, bir ülkeye kapitalizm veya sosyalizm girmişse hemen
arkasından Amerika, Rus veya batı Avrupa ülkelerinin çıkarları girmiştir. Kapitalizm
ve Marksist-sosyalizm artık bir toplumsal düzen olmaktan çok süper devletlerin
emperyalizmini devreye sokan sömürü düzenleri olmuştur. Bugün hangi kapitalist
veya sosyalist ülkelerin gerçek bağımsızlığından söz edilebilir? Türkiye veya Pakistan'ın
mı? Yoksa Irak, Tunus, Cezayir, Mısır ve daha daha nicelerinin mi?
Fakat ey doğu ve batı emperyalizminin müstekbirleri: şurasını
unutmayınız ki bir gün Müslümanlar başkaldırsa bütün iç (………) ve dış sömürgecilere karşı baş kaldıracaklardır… Hatta
Müslümanların kavgası başlamıştır bile işte İran, Filistin ve işte Endonezya,
Mısır, Suriye ve Afganistan… Evet… Yarın Amerika’nın da bağrında siyah
Müslümanlar bir bomba gibi patlayacaktır. Bir gün gelecek 60 milyondan fazla
Müslüman Çin ve Rusya’nın başına bela kesilecektir. Fakat hepsinden daha mühim
olanı var oda bizi şuanda pençesine almış emperyalizmin sağcı ve solcu
uşaklarıyla hesaplamak..! bizleri aldattınız ama ey kafirler Allah’ı
aldatamayacaksınız...!
Düşünün biraz yüz senedir biz hep batılılaşma, çağdaşlaşma, ilericilik,
reformlar sanat ve çağdaş uygarlık düzeyine varma özlemleri içinde sos
yo-ekonomik yapımızı ve politikamızı oluşturdukça sonuç ne oldu? Hiç şüphesiz
sadece batı emperyalizmine kapılarımızı sonuna kadar açtık zengin
servetlerimizi hatta namusumuzu kapitalistlere peşkeş çektik. Bağımsızlığımızı
şeref ve haysiyetimizi emperyalizmin kuvvet sembolü ve güvencesi “NATO ”’ya
emanet ettik. Sonra “CENTO’lar kurup İngilizlere de orta doğuda önemli bir pay
ikram ettik. Bütün bunlar ilericilik ve uygarlık, kalkınma isimleri altında
yapılıyordu.
Zalim bir düzenin adaletsiz sömürücü ve yapısında kanlı sınıf kavgaları
taşıyan bir sistemi ülkemize getirip anayasal, sosyal ve hukuk devletinin zorla
baskı ve (…….) giydirdik. Şimdide sınıf
zümreleri, sosyal adalet, işçi hakları, iş, emek, özgürlük ve demokrasiye
yaygaraların koparıp, Rus ve Çin emperyalizmine kapılarımızı açmaya, namus-
şeref-haysiyet sıfat ve toprak zenginliklerimizi, alın terimizi bu iki
canavardan birine ikram etmeye çalışıyoruz. Yazıklar olsun bize-yazıklar olsun.
Burada şu realiteyi de anımsatmadan geçmeyelim. Doğu ve batı
emperyalizmi İslam’a ve İslam’ın her kıpırdanışına düşmandır. Çünkü İslam
onların çıkarlarına ve süper canavarlarına şiddetle ve hiddetle karşıdır da
ondan, bizim sosyal-demokratik sağcı, solcu, ilerici, din düşmanı, batıcı, laik
bürokratik kimselerle savaştığımızı zannetmeyelim. Esasında bizim savaşımız direkt
kapitalizm ve komünizmdir. Daha bir somut ifadeyle ABO-AET-Rusya ve Çin’ledir.
Bu süper güçler orda ve uzak doğuda irtibat hareketlerini durması ve bir
milyardan fazla yumruğun bir anda havaya kalkmasını istemiyorlar. Zannediyoruz
ki, karşımızdaki adam sağcı-solcu, milliyetçi, ilerici, batıcı, terakkiperver
fakat iyi niyetli biri Hayır, bütün bu kavramlarla kendilerini tarif edenler,
bilerek veya bilmeyerek, isteyerek veya istemeyerek Allah’ın dinine karşıdır.
İslam’la savaş halindedir. Ve dış güçlerin yanı emperyalizmin uşağıdır. Biz ise
hiç kimsenin köleliğini kabul etmiyoruz. Arkamızda İslam dışı kaynaklı hiçbir
güç yok. Çünkü her gün Rabbimizin huzuruna geçip şöyle diyoruz: “Biz yalnız
sana kulluk eder ve yalnız senden yardım dileriz.”(33)
Bu meydanda, uzlaşmanın olup-olmayacağı hususunda da biraz yer verelim,
isterseniz bir paragrafta olsa…
Bugün Hristiyanlık Roma düzeniyle ve egemen güçleri ile uzlaştığı için,
kapitalizmle de iyi ilişkiler içindedir. Zulme uğrayan insanların halklarının
dini değildir, Kanaatimce-İslam ise kurulu-müşrik düzenle
uyuşmadığı-uzlaşmadığı için bugün kapitalizme karşı yiğitçe direniyor, giderek
bütün ezilenlerin zayıf bırakılanların zulme ve sömürüye mahkûm edilenlerin
kurtuluş simgeleri oluyor. Tevhit ve bağımsızlık bayrağı kıtalar üzerinde
dalgalanıyor.
Ezcümle; tarihsel bir realite olarak gözümüzün gitmeyen bir olay olarak
emperyalist ülkelerin dünya topraklarını aralarında bölüşmek ve kendilerine
pazarlar oluşturabilmek için bir savaş çıkarmışlarda, Bu iki savaşın amacı
birdi: Sömürmek: milyonlarca insan öldü. Bu savaşlarda ve bu savaşların getirip
yaydığı korku, yaşama bilincinin yenilgiye uğratarak insanları yeryüzünü
anlamlandıran her şeye yabancılaştırdı, köksüzleştirdi. Ve… Umduklarına nail
oldular. Vesselam..!
Kültür emperyalizminin çok yönlülüğü:
Emperyalist bir batının birçok geri ülkelerde açtığı yabancı okullar
kültür merkezleri hatta hastane ve yardım dernekleri gibi kuruluşların iki yüzü
vardır. Lanse edilen görünür yüzden anlaşılan bu kuruluşların çağdaşlaşmaya
uygarlığın gelişmesi ve nimetlerinin yaygınlaşmasına, yoksullara ve eğitime
hizmet götürdükleridir. Aslında buralar kültür emperyalizminin (ileri) kara
kollarıdır. Bir yanda ülkelerine saçma beyinlerini transfer etme yâda çıkarları
doğrultusunda eğitip geri gönderirken diğer yönden kamuoyunu da emperyalistleri
güler yüzlü dost canlısı, iyilik meleği seçkin kişilik örnekleri gösterme
propagandasını yürütürler. Batı yanlısı ve dostu kuşakları yetiştirmek Kamu
oyununu hazırlamak çıkarlarını gayretiyle almak isterler. Yabancı film ve
dizilerle dolup taşan televizyon programları, sinemalar, bürokratlar, politikacılar
ve iş adamlarını kontrollerinde toplanan insanlık havarisi havalarında çalışan
sosyal dernek ve kulüpler batı hesabına işlerin yolunda gittiğini bildiren
rahatlıkla çarklarını döndürürler.
Diğer taraftan beyaz kadın ticareti ve uyuşturucu maddeler alışkanlığı
bu toplum yaşayışını içten içe kemiren önemli birer sosyal konumdadır. Fakat
alkolün ve sex düşkünlüğünün yayılması, eş-cinsellik örneği, sapıklıkların
yaygınlaşması ve bu alışkanlıklardan kazanç sağlayan endüstri egemenlerinin
kollayıcı lığında sürmektedir. Fuhşun teşviki ve ürettikleri içkilerin daha çok
sömürü için yayınlar dolusu dergi, kitap, sinemalar, dolusu film ekran
sayısıyla yarışacak kadar çok pornografi çeşitlemelerine milyonlarca dolar
yatırmaktadırlar. Gelişmiş ülkelerin insan, kitle ve haberleşme araçlarıyla
beyinlerinin sürekli yıkanması sonucu, çok çalışan ve kazandıkları para gerisin
geriye eşyalara ve edinme zorunda bırakıldıkları alışkanlıklara yatıran,
tüketim varlıkları haline gelmiştir.
Aynı olgu az gelişmiş ülkelerde yeni sömürü alanları aştığı gibi
aşağılık duygusuna kapılmalarla yuvarlanan gibi moral yıkımlara, batı kültürü
olduklarından fışkıran sapık alışkanlıklarla, türlü sosyal hastalıklara neden
olmaktadır.
Bununla birlikte kültür emperyalizmi sadece az gelişmiş ülkelerin
sorunu değildir. Gelişmiş denilen endüstriyel kalkınmasını ileri düzeylere
ulaştırmış ülkelerin emperyalist devletlerin halkları ile kültür
sömürgeciliğinin tam anlamı ile kapsamındadır. Daha ileri gidip gelişmiş
ülkelerde kültür yaşamının bütünüyle sömürü kaynağına da dönüştürüldüğünü
söyleyebilirim.
Bugün batıyı ve ondan sıçrayarak dünyayı saran bir bunalım söz konusu
demiştik. Bu bunalımın bir batı dünyası içindeki görünümü ve birde bu dünyanın
dışında bir görünüm var. Batı sömürebilmek için kendi dışındaki dünyayı, yormuş
bunaltmış ve bulandırmıştır. Bugün batı kendi dışındaki dünyayı yağmalamak
istiyor. Ama bu yağmalama aynı zamanda onu zehirlemektedir. Evet tek kelime ile
emperyalizmin sonu işkenceli bir ölüm olacak..!
Bu üç toplumsal düzenin kısa bir oto kritiği:
Üç toplumsal düzeni de felsefi anlamda olmayan ateizm veya materyalizm bir
yaşama biçimi olarak MODERNİZM ve de sömürgecilik veya emperyalizmi (Doğu-Batı)
gözden geçirmeye çalıştık. Bu üç düzen içinde ortaklaşa söyleyebileceğimiz bir
şey vardır ki oda üçünün de hiçbir zaman evrensel olmadıkları ve gerçek insan
mutluluğunu güvence altına almamalarıdır. Belirli bir toplumun belirli bir
tarihi ve belirli bir kültürün ürünü olan beşeri düzenler bütün beşeri
topluluğu için huzur ve mutluluk kaynağı olamazlar. Kaldı ki doğup-geliştikleri
ve yerleştikleri toplumları da istikrara kavuşturamamamışlardır. Üç toplumsal
düzeninde kaynağında zulüm, adaletsizlik, sömürü ve çelişki yapmaktadır.
Düşmanlık üzerinde yükselen hiçbir düşünce evreni kucaklayan bu sevgi ve barışı
getiremez!
O halde sıkalım yumruklarımızı kaldırarak ve haykıralım dünyaya
bağırarak: KAHROLSUN ATEİZM, KAHROLSUN MODERNİZM, KAHROLSUN EMPERYALİZM, KAHROLSUN ABD.S.S.C.B. ÇİN..!