Yazar : AhmetZekiTasgar 7 Ekim 2014 Salı

II
TÜRKÇÜLÜK NEDİR?
Bu bölümde Türkçülüğün Türk milletini yükseltmek demek olduğu söylenmiş ve millet kavramı tanımlanmaya çalışılmıştır.
Bu tanımlardan ilki Irki Türkçüler tarafından yapılmıştır. Bunlara göre millet ırk demektir. Irk ise, canlıların anatomik yapılarına göre sınıflandırılmış halidir. Bu sınıflama kemik yapısı, kafatası şekli gibi özelliklerde dayanılarak yapıldığı gibi ten, saç, göz rengi gibi dış görünüş özelliklerine göre de yapılmış olabilir. Eserde milleti ırk olarak adlandırmanın yanlış olduğu belirtilmiştir. Çünkü ırkın sosyal vasıflarla hiçbir ilişkisinin olmadığı antropologlar tarafından ispatlanmıştır.
Diğer bir tanım Kavmi Türkçülerden gelmiştir. Bunlara göre millet, kavim demektir. Yani aynı ana ve babadan üremiş kandaş bir zümre demektir. Fakat savaşlar, iç kavgalar, kız kaçırma, esir düşme gibi pek çok olay tek bir kandan meydana gelmiş bir milletin oluşmasını engellediği için bu görüşün de yanlış olduğu söylenebilir. Ayrıca sosyal özelliklerin kalıtımla geçemeyeceği yanız eğitimle kazanılacağının da belirtilmesi yine milletin kavim olduğu görüşünü çürütmektedir.
Başka bir tanım Coğrafi Türkçüler tarafından yapılmıştır. Bunlara göre millet, aynı ülkede yaşayan halkın bütünüdür. Fakat bir ülkenin sınırları içerisinde farklı kültürlerden olan farklı milletler de barındığı için bu tanım da gerçek bir tanım değildir.
Bir diğer tanım Osmanlıcılardan gelmiştir. Bunlara göre millet, Osmanlı İmparatorluğu’nda bulunan vatandaşları içine alır. Bu görüş de tıpkı bir önceki görüşün eksikliğini taşır.
İslam birliği taraftarları da milleti bütün Müslümanlardan oluşan bir zümre olarak kabul eder. Fakat bu tanım da diğer tanımlar gibi eksiklik taşır. Burada kastedilen birlik, yalnızca din birliğidir. Yani millet tanımı için yeterli bir tanım değildir.
Son olarak Fertçilerin millet görüşü incelenmiştir. Fertçiler, milleti bir insanın kendisini mensup kabul ettiği herhangi bir topluluk olarak tanımlamıştır. İnsanların duyguları gerçektir; fikirler ise duygulara göre şekillenir. Asıl olan duygular olduğuna göre insan, pozitif bir şeyler hissetmediği bir topluma da mensup olamaz. Aitliğini hissetmediği bir topluma fikirlerle tutunamaz. Duyguları ile savundukları arasındaki tezatlık insanı belirsizliğe, bunalıma ve sonuçta da hiçliğe götürür. İç dünya ile dış dünya arasındaki çatışmanın insan için felaket olduğu vurgulanmıştır.
Kısaca sosyoloji biliminin ispatlarına dayanarak milli bağların yetiştirilme, kültür ve duyguya bağlı olduğu açığa çıkmıştır. Yani millet, dil, din, ahlak ve güzellik duygusu bakımından müşterek olan; aynı eğitimi almış fertlerden meydana gelmiş bir topluluktur. İnsan için manevi varlık, maddi varlıktan önce gelir. Bu bakımdan milliyette soy kütüğü aranmaması ve “Türküm” diyen her ferdi türk kabul etmek gerektiği söylenmiştir.

Yorum Yap

RSS | RSS Yorumlar

Copyright © Eğitim Dünyasının Yeni Yüzü - MT2Dosyalar - TR DersHocam - Türkcelestirme AhmetZekiTasgar